Blogum için güzel bir açlış yazısı düşünürken, blogun insanların anlatmak istediklerini anlatmak istediği şekilde anlatması olduğu gerçeği aklıma geldi. Gerçi pozitif bilimerle uğraşan birisi olarak anlatmak iseiklerimi anlatmamı istenilen şekilde anlatmaya alıştığım için biraz zor olacağını düşünüyorum bu işin. Ancak yaşamdan birşeyler yazsam belki bu iş biraz daha kolaylatırabilirdim. Zaten fotoğrafa bakılırsa böyle karışık bir masada birşey yazılamayacağı da kolayca görülebilmekte.
İşte kendime getirdiğim bu özeleştiriden sonra fotoğraf makinemi kaptığım gibi dışarı çıktım. Kadraja giren ilk kurban Rıdvan oldu.
Rıdvan kendisiyle sorunları olan birisi. Aşırı baskıcı ve tutucu bir aile yüzünden içindeki özgür ruh baskılanmış, yani aktarım tektipliliği, ve bu baskılanma kendisini psikolojik sorunlar olarak dışarı vurmuş. Bu yüzden bir türlü oluşturamadağı iç huzuru onu boşluğa itmiş, derslerinden ve yaşadığı dünyadan koparmış. Yani mükemmel insan modeli bu şekilde geri tepiyor. Ancak sadece bunlara bakıp rıdvanı yargılamak doğru değil. Rıdvan, içindeki sağlam karkakterli ve iyi niyetli insan sayesinde tüm bu kusurlarını kapatmayı başarıyor.
Rıdvandan kopup Can'ın odasına dalıyorum. Can evdeki kafama ve düşüncelerime en yakın bulduğum kişi. Eve ilk çıktığımızda biraz asi ve dikbaşlı bulsamda sonraları ısındım ona. Evdeki en güzel vakitleri birlikte geçirdiğimizi düşünüyorum. Gerçi alt komşu pek sevmese de sahip olduğu güzel ses çalınan bir gitarla birleştiğinde zevkli vakitler geçirmemize neden oluyordu.
Ayrıca Can evdeki en yakışıklı (tabiiki benden sonra :) ) erkektir. Zaten fotoğrafta da görülmekte kendisi. :)
Derken karşıma Alper çıkıyor. Alper, eve Okan'dan(O, narsisizmin zirvesinde yaşayan birisidir. Homo saipens olarak adlandırdığı biz insanlardan üstün bir varlık olarak ayrı bir yazı içinde anlatılmayı haketmektedir.) sonra geldi. Onu daha yeteri kadar tanıma fırsatı bulamadığım için hakkında yazabileceğim pek fazla birşey yok. Ancak dersleri ile oldukça yakın ilişkiler kuran birisi olduğu hakkında kesin bir kanaat getirebilirim.
Oldukça sessiz ve sakin birisi olduğunu da söyleyebilirim. Ayrıca konuşmasında -benimki kadar ağır ve sistemli olmasa da- akıcılık sorunu var. Tabii ki sorun bana nazaran kolaylıkla halledilebilir.
Buradaki ise ben. Evdeki kısa yolculuktan sonra odama geldim. Kara kara düşündüğüm açıkça görülmekte. Gece olunca düşünürum, elimde değil. Kendimi huzursuz hissettiğimi itiraf etmeliyim. Sıkıcı geçen günler, yaklaşan LES sınavı, hala bir çözüme ulaştıramadığım akıcılık sorunu, güzel bi bi blog yazısı yazamama ve çok sevdiği bir arkadaşı tarafından engellenmenin verdiği hüzünle karışık bir halde geçrimekteyim gecemi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder