Çarşamba, Kasım 26, 2008

Biraz Yazamamak, Biraz Kendim, Biraz Hayat...

Yazı yazmakla aram hiç iyi olmamıştır. Günlüklerim, defterlerim - hatta bu blog bile - bir süre sonra yarım kalmış yazı çöplüğüne dönüşüyor. Her defasında bu sefer yazacağım diyorum, bu sefer gerçekten sona erdirebileceğim bir hikayeye başlayacağım diyorum ama olmuyor. Hep yarım kalıyor yazılarım.

Bununla birlikte ne gariptir ki hayatım da yarım kalmışlıklarla dolu hep. Yarım bıraktığım arkadaşlıklar, devamını bir türlü getiremediğim aşklar, sevgiler, fikirler... Hepsi beynimdeki bilinçaltı çöplüğüne tıkılmış durumda. cesaretim yok bir türlü o çöplüğe girişmeye. Hayır yanlış söyledim. Aslında cesaretim var o kapıları açmaya ancak kendimle baş etmeye cesaretim yok zannedersem. çünkü o kapıları her açışımda hayatımın bütün atık maddeleri üzerime dökülmeye başlıyor. Kurtaramıyorum kendimi bu pislikten. Bir süre sonra da pisliğin içinde yüzmeye başlıyorum. Belki yanaşacak bir liman bulma umuduyla. Ümit Yaşar Oğuzcan' ın acılar denizi şiirinde dediği gibi; dalgalar hergün başka kıyıya atar beni, duyarım yosunların benim için ağladıklarını.

Kendinizi bir şiirle özdeşleştirin deseler aklıma gelen ilk şiir bu olurdu. Bu şiir aslında tamamen beni anlatıyor.  İşte size bir cümle daha: "Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime/ Gör o içindeki kanlı cam kırıklarını" Bakmayın bana görünürde şen şakrak birisiyimdir ama içimdeki ben hiç de hayattan mutlu değil. hatta çoğu zaman depresif ve intihara meyilli. Şen şakraklığım aslında sadece sorunlarımı unutmak istememden kaynaklanıyor. Sorunlarımı unutmak istediğim için çocuklar gibi hoplayıp zıplıyorum, amaçsız amaçsız konuşuyorum. Aslında mutlu da oluyorum böyle yaptığım zaman.

İşte yine oldu. Yine bir yazımı daha sonlandıracak cümleler bulamıyorum. ama bunu kabullenmeliyim. Evet yazılarımın sonunu getiremiyorum. Ama şimdilik demeyi de ihmal etmiyorum. :).  Bir gün elbet yazılarımın hepsine güzel sonlar bulacağım...